Benim ilk yurt dışı gezim yani ilk göz ağrım Bosna'dan bahsetmek, tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.Tabi ki gezimiz benim şaşkınlığımla başladı gider ayak pasaportumu yurtta unutuyordum da:))
Öncelikle bir turla değil de Bosnalı arkadaşım Samra'yla birlikte gittik ve 10 gün orada ailesinin evinde kaldık.Turla gitmek her ne kadar az günde çok şey yapmanızı sağlasa da orada Boşnak insanlarla yaşamak, kültürlerini içine çekmek gerçekten güzel bi deneyim.Ailesi,Boşnakların genel olarak yaşayışları Türklere çok benzer o yüzden bu konuda hiç sıkıntı çekmedim.Samraların evinde şaşırdığım bi şeyden bahsedeyim her yer yemyeşil çünkü babası yeşil rengi çok seviyormuş ilk defa renk,eşya konusunda evde erkeğin sözünün geçtiğini gördüm:)).Ayrıca evlerde doğal gaz genelde kullanılmıyor çoğu evde beyaz renkli büyük sobalar var.
Neyse gelelim nereleri gezip gördüğüme.İlk hafta genel olarak Konjıc'deydik. Burada şehre bütün güzelliğini veren ve bir Osmanlı mimarisi olan Konjıc Cuprija var.Manzarası harika.
Buradaki cafelerden birinde Samra'nın kuzeni çalışıyormuş.Benim Türk olduğumu öğrenince ısrar ediyor Türk kahvesi ısmarlamak için ama ben tercihimi çaydan yana kullanıyorum pek bizimkine benzemese de içiyorum:)
Hava o kadar güneşli o kadar güzeldi ki insanın içini ısıtıyordu.Balkanlarla özdeşleştiremediğim havalar bunlar.Halk pazarını da görmüş oldum burada.İlk hafta hafta sonu Samra'nın babaannesinin evine köye gittik.Her şey o kadar doğal ki hayranlıkla izliyorum.Nana Raza(babaannesi) bana gider gitmez patik hediye etti sağolsun çok misafirperverler.2 günü köyde geçirdik temiz hava mis gibi doğa eşliğinde.Dil bilmenin önemini öyle bi idrak ediyorum ki:) Hiçbir şey anlayamıyorsunuz ve boş boş bakıyorsunuz sürekli.Neyse ki gönül diliyle anlaşıyoruz.
2 gün sonra Samra ben ve Samra'nın arkadaşı Zahide'yle Blagaj'a gidiyoruz.
Burada bir Bektaşi Tekkesi olan Alperenler Tekkesi diye bir yer var.(Bilgi için tık tık) Harika bir yer ben en çok burayı sevdim.Manzarası,huzuru büyülüyor insanı. Şu an burayı Türkler işletiyormuş en sonunda bi yerde has Türk çayı bulabiliyorum:) Burada suyun kaynağından su içtik çok lezzetliydi.Giderseniz içmeden dönmeyin derim.
Blagaj'daki çay bahçesini Türkler işletiyor.
Mostar'a gelirken trenle seyehat ettik çok güzeldi dağların arasından kıvrıla kıvrıla geçerken doğayı izledik.Tren için öğrenci bileti aldılar ama bana sakın Türkçe konuşma dediler anlaşılmasın diye sustum ben de:)
Mostar'da yine bir Osmanlı mimarisiyle karşı karşıyayız UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi nde bulunan ve Bosna Hersek te ''barışın sembolü'' olarak gösterilen ''Mostar Köprüsü''.Neretva Nehri'ni izliyoruz.Manzaranın tadına doyum olmuyor.
Burada bir şey çok ilgimi çekiyor:Şehrin her yerinden gözüken dağın tepesindeki dev haç..Hırvatlar tarafından bölgeye hâkim tepenin üzerine yerleştirilen bu dev haç, ilk zamanlar büyük psikolojik etki yapmış. Özellikle Boşnak gençlerin morallerinin bozulup, çocukların korkmasına yol açmış..
Gerçekten de o dağın tepesinden aşağıya yuvarlanacak ve önüne gelen her şeyi yıkıp geçecek gibi görünüyormuş.
Bir gün küçük bir Boşnak kızı babasına haçı gösterip "korkuyorum" demiş:
- Onu bizim tepemize neden koydular? Yine bize saldıracaklar mı? Seni, dedemi, annemi ve beni öldürecekler mi?
Babası, "Olur mu öyle şey" dese de küçüğün korkusu devam etmiş.
Akşam olduğunda baba kızının yanına gitti. Elini tutup, "gel" diyerek evin önüne çıkartmış. Çocuğa gökyüzünü göstermiş.
Küçük kız, göğe doğru baktığında, ay yıldızla karşılaşmış.
Tam da o dev haçın üzerinde duruyormuş. Gecenin karanlığında ışıl ışıl parlıyor ve tarihi Mostar Köprüsü'nü aydınlatıyormuş.
Baba kızına "Ben sana boşuna korktuğunu söylemiştim" demiş:
- Bak sen de gördün. O haçtan çok daha yükseklerde bizim ay yıldızımız var. Pırıl pırıl parlıyor. Korkma artık. Ay yıldız hep orada olacak ve hepimizi koruyacak.
Ve eklemiş:
- Ne kadar büyük yaparlarsa yapsınlar, hiçbir haç ay yıldızın yüksekliğine erişemez ki!..
Küçük kızın korkusu yok olup gitmiş. Mutluluk içinde babasının bacaklarına sarılmış. Kendi kendine nağmeler mırıldanarak eve girmiş.
Yatağına yatıp, o gece her zamankinden daha rahat uyumuş.
Yaşanan bu olay, ertesi gün bütün Mostar'a yayılmış. Artık tepedeki dev haçı gösterenlere, Boşnaklar hep aynı cevabı veriyorlar:
- Bizim ay yıldızımız ondan çok daha yükseklerde. O haç çok küçük kalmış!
Hala kurulmak istenen,çatışma ortamı yaratmak istenilen bi ortam var ne yazık ki!
Çevredekiler nasıl anlıyor bilmiyorum ama Türk olduğumu anlıyorlar ve fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor.Hani biz turistlerle fotoğraf çekiliriz ya o an turist konumunda olmak garipti gerçekten. İlk yurt dışı seyahatim tabi böyle duygu karmaşalarımı,acemiliğimi maruz görün:))
2. hafta başkent Sarejevo'ya gittik.Şehre girer girmez binalardaki savaştan kalma mermi izleri selamlıyor sizi yüreğiniz burkuluyor..
Önce biraz alışveriş yaptık çünkü burada fiyatlar Türkiye'ye göre daha ucuzdu.Daha sonra şehrin caddelerine bıraktık kendimizi.Çevremde kiliselerin çanı sürekli çalınca bi garip hissettim açıkcası.Evet bizim ülkemizde de her dine mensup insan var ama burada Hristiyanların Müslümanları bastırdığı o keskin çizgi hissediliyor.Mesela ben kiliseleri gezmek istediğimde çok büyük tepki verdi Samralar çünkü tesettürlüyüm ve bu yüzden de direk kimliğim belli. Amacımın kötü olduğunu düşünebilirlermiş bu yüzden içeriye giremedim.
Şehirde ilerlerken önümüze ''Sönmeyen Özgürlük Anıtı'' çıkıyor.Bu ateş 2. Dünya Savaşı ndan sonra Yugoslavya nın bağımsızlığını kazanmasının ardından ölenlerin anısına 6 Mart 1945'te yakılmış ve bugüne kadar hiç sönmeden gece gündüz demeden yanmaya devam ediyor.
İlerlemeye devam ediyoruz vee sonunda ''Başçarşı''ya ulaşıyoruz.Buraya hep Bursa'nın devamı derlerdi gerçekten öyleymiş hiç yabancılık çekmiyorsunuz.Bir yemek molası verdikten sonra hava kararmıştı ne yazık ki ve hava karardıktan sonra Bosna'da hırsızlıklar arttığı gerekçesiyle çok fazla kalamayız dediler.Ama ben Gazi Hüsrev Bey Cami sini görmek istedim.Bu cami Saraybosna'nın Mimar Sinan tarafından yapılan en önemli Osmanlı eserlerinden birisi.
Burada bir de Güzel Sanatlar Akademisi var.Benim bölümümle alakalı olunca dikkatimi çekti tabi.
Şehirde bir de büyük bir kütüphane var.Ancak savaş esnasında çıkan yangında 250 000 el yazması Osmanlı eseri yanmış.
Oradaki yerel cafelerden birinde biraz ısındıktan sonra İstanbul daki kapalı çarşıya benzetilen Bezistan da dolaştık biraz oradan Bosnalıların buluşma noktası olan sebile doğru ilerledik gece olduğu içi çok güzel fotoğraflar çekemedik.
Daha sonra 1. Dünya Savaşı na neden olan Latin Köprüsü ne gitik.Franz Ferdinand ve eşi tam bu noktada Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmüş ve hemen arkasından 1. Dünya Savaşı başlamış.
Buradan ayrılıp otobüsle Ilıca'ya gidiyoruz.Samra'nın arkadaşı Zahide buradaki Uluslararası Bosna Üniversitesi'nde okuyor 1 gece üniversitenin yurdunda kalıyoruz.Sabah Konjıc e dönüp Türkiye ye dönüş hazırlıklarına başlıyoruz. Market alışverişi yapıp yöresel şeyler aldık.Dönüş vakti geldi çattı.Ülkemi çok özlemiştim ama dönerken de bi içim tuhaf oldu. Ayrılmak her yerde zor.
Gönlüm Bosna'da kaldı..İlerde tekrar ziyaret etmeyi düşünüyorum bu güzel ülkeyi.
BOSNA YEMEKLERİ
Sosyal medyada paylaşmaktan ve paylaşılmasından en nefret ettiğim şey:Yemek fotoğrafları. Ama eğer bi kültürü tanıtıyorsam yemeklerini de anlatmalıyım diye düşündüm.
Boşnak Kahvesi
Boşnak kahvesi=Türk çayı şöyle ki biz ne kadar Türk çayı içiyorsak içemeyince ''çaysıyorsak'' onlarda da kahve aynı şekilde günün her saati kahve içiliyor.Yapılışı Türk kahvesinden farklı, mesela şekeri pişerken atmıyorlar herkes piştikten,bardaklara konulduktan sonra isteğine göre şeker atıyor.Ayrıca bizim gibi tek içimlik olmuyor kahveleri; büyük bi cezvede çok yapıyorlar ve bittikçe doldurup içebiliyorsun istersen süt de katabiliyorsun ama zaten ben Türk kahvesinden daha yumuşak olduğunu düşünüyorum.Yanında bir sürü tatlı,şekerleme,çikolata koyuyorlar bizim gibi.Annesi kahveleri çiğ alıp, kendisi kavurup, öğütüyor.Ortada büyük bi emek ve doğallık var.Kahve kültürünü Türklerden daha iyi yaşattıkları kesin.Galiba ben Boşnak kahvesini daha çok sevdim.Yaa milliyetçilik yapmayın şimdi amaa:))
Ayrıca Türk çayı demişken orada hiç tüketilmiyor varsa da meyveli çaylar var o da beni hiç kesmedi cidden çaysızlıktan duramayabiliyorsunuz bazen.Tiryakiyseniz bi düşünün derim:)
Yoğurt-Ayran
Bana bi şey içirdiler ne yoğurt kadar katı ne de ayran kadar akıcı hem içilebilir hem de kaşıkla yenebilir bir kıvamı var tuzsuz bi şeydi.
Limeta-Kiwano
Türkiye'deki meyveli sodalar gibi ama aroması farklı.Geçen yıl Bosna'nın en iyi içeceği seçilmiş.Bi deneyin derim ben sevdim.
Pastırma
Pastırmaları da kendileri hazırlıyorlarmış ama marketlerde de satılıyor.Hem çiğ hem pişirilerek yeniyor.Bana çiğ yemek çok garip geldi bi de çok is kokusu vardı.Ben pişirilerek daha çok sevdim ama kesinlikle bizim pastırmalarımıza benzemiyor baharatsız çünkü.
Clementine
Mandalinanın küçük ve tatlısı imiş.Bence o da mandalina ama neyse:)
Palacinke
Bildiğimiz krepe nutella sürüp sıcak servis ediliyor ama çok satılan bi tatlı ve porsiyonu büyük gerçekten güzeldi.
Burek
Favorilerimden biri.Kendi elleriyle hazırladılar kıymalı,patatesli,peynirli çeşitleri var.Ha ri kaa!
Çevapi
Böyle bi tat yok.Her gün ye deseler hayır demem.Özellikle Başçarşı da yediğim çok güzeldi.Köfteleri pidenin arasına koyup soğanla servis ediyorlar isteğe göre yanına kaymak da koyuyorlar çok lezzetli yemeden dönmeyin.Burada genel olarak etler çok lezzetli ve ucuz zaten.Kahvaltıda bile et yeniyor.
Daha bahsedemediğim neler neler..Sağolsunlar her şeyden tatma fırsatım oldu.Babannesi demişti ki ''Aç kalmak yok burada.'' diye. Ki hobilerinden birisi yemek yemek olan benim için çok kıymetliydi bu cümle:)) Dışarda yemek çok ucuz Türkiye'ye göre Bosna'da.
TAVSİYELERİM
Çevredekiler nasıl anlıyor bilmiyorum ama Türk olduğumu anlıyorlar ve fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor.Hani biz turistlerle fotoğraf çekiliriz ya o an turist konumunda olmak garipti gerçekten. İlk yurt dışı seyahatim tabi böyle duygu karmaşalarımı,acemiliğimi maruz görün:))
2. hafta başkent Sarejevo'ya gittik.Şehre girer girmez binalardaki savaştan kalma mermi izleri selamlıyor sizi yüreğiniz burkuluyor..
Önce biraz alışveriş yaptık çünkü burada fiyatlar Türkiye'ye göre daha ucuzdu.Daha sonra şehrin caddelerine bıraktık kendimizi.Çevremde kiliselerin çanı sürekli çalınca bi garip hissettim açıkcası.Evet bizim ülkemizde de her dine mensup insan var ama burada Hristiyanların Müslümanları bastırdığı o keskin çizgi hissediliyor.Mesela ben kiliseleri gezmek istediğimde çok büyük tepki verdi Samralar çünkü tesettürlüyüm ve bu yüzden de direk kimliğim belli. Amacımın kötü olduğunu düşünebilirlermiş bu yüzden içeriye giremedim.
İsa'nın Kalbi Kilisesi
Şehirde ilerlerken önümüze ''Sönmeyen Özgürlük Anıtı'' çıkıyor.Bu ateş 2. Dünya Savaşı ndan sonra Yugoslavya nın bağımsızlığını kazanmasının ardından ölenlerin anısına 6 Mart 1945'te yakılmış ve bugüne kadar hiç sönmeden gece gündüz demeden yanmaya devam ediyor.
İlerlemeye devam ediyoruz vee sonunda ''Başçarşı''ya ulaşıyoruz.Buraya hep Bursa'nın devamı derlerdi gerçekten öyleymiş hiç yabancılık çekmiyorsunuz.Bir yemek molası verdikten sonra hava kararmıştı ne yazık ki ve hava karardıktan sonra Bosna'da hırsızlıklar arttığı gerekçesiyle çok fazla kalamayız dediler.Ama ben Gazi Hüsrev Bey Cami sini görmek istedim.Bu cami Saraybosna'nın Mimar Sinan tarafından yapılan en önemli Osmanlı eserlerinden birisi.
Burada bir de Güzel Sanatlar Akademisi var.Benim bölümümle alakalı olunca dikkatimi çekti tabi.
Şehirde bir de büyük bir kütüphane var.Ancak savaş esnasında çıkan yangında 250 000 el yazması Osmanlı eseri yanmış.
Oradaki yerel cafelerden birinde biraz ısındıktan sonra İstanbul daki kapalı çarşıya benzetilen Bezistan da dolaştık biraz oradan Bosnalıların buluşma noktası olan sebile doğru ilerledik gece olduğu içi çok güzel fotoğraflar çekemedik.
Daha sonra 1. Dünya Savaşı na neden olan Latin Köprüsü ne gitik.Franz Ferdinand ve eşi tam bu noktada Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmüş ve hemen arkasından 1. Dünya Savaşı başlamış.
Buradan ayrılıp otobüsle Ilıca'ya gidiyoruz.Samra'nın arkadaşı Zahide buradaki Uluslararası Bosna Üniversitesi'nde okuyor 1 gece üniversitenin yurdunda kalıyoruz.Sabah Konjıc e dönüp Türkiye ye dönüş hazırlıklarına başlıyoruz. Market alışverişi yapıp yöresel şeyler aldık.Dönüş vakti geldi çattı.Ülkemi çok özlemiştim ama dönerken de bi içim tuhaf oldu. Ayrılmak her yerde zor.
Gönlüm Bosna'da kaldı..İlerde tekrar ziyaret etmeyi düşünüyorum bu güzel ülkeyi.
BOSNA YEMEKLERİ
Sosyal medyada paylaşmaktan ve paylaşılmasından en nefret ettiğim şey:Yemek fotoğrafları. Ama eğer bi kültürü tanıtıyorsam yemeklerini de anlatmalıyım diye düşündüm.
Boşnak Kahvesi
Boşnak kahvesi=Türk çayı şöyle ki biz ne kadar Türk çayı içiyorsak içemeyince ''çaysıyorsak'' onlarda da kahve aynı şekilde günün her saati kahve içiliyor.Yapılışı Türk kahvesinden farklı, mesela şekeri pişerken atmıyorlar herkes piştikten,bardaklara konulduktan sonra isteğine göre şeker atıyor.Ayrıca bizim gibi tek içimlik olmuyor kahveleri; büyük bi cezvede çok yapıyorlar ve bittikçe doldurup içebiliyorsun istersen süt de katabiliyorsun ama zaten ben Türk kahvesinden daha yumuşak olduğunu düşünüyorum.Yanında bir sürü tatlı,şekerleme,çikolata koyuyorlar bizim gibi.Annesi kahveleri çiğ alıp, kendisi kavurup, öğütüyor.Ortada büyük bi emek ve doğallık var.Kahve kültürünü Türklerden daha iyi yaşattıkları kesin.Galiba ben Boşnak kahvesini daha çok sevdim.Yaa milliyetçilik yapmayın şimdi amaa:))
Ayrıca Türk çayı demişken orada hiç tüketilmiyor varsa da meyveli çaylar var o da beni hiç kesmedi cidden çaysızlıktan duramayabiliyorsunuz bazen.Tiryakiyseniz bi düşünün derim:)
Yoğurt-Ayran
Bana bi şey içirdiler ne yoğurt kadar katı ne de ayran kadar akıcı hem içilebilir hem de kaşıkla yenebilir bir kıvamı var tuzsuz bi şeydi.
Limeta-Kiwano
Türkiye'deki meyveli sodalar gibi ama aroması farklı.Geçen yıl Bosna'nın en iyi içeceği seçilmiş.Bi deneyin derim ben sevdim.
Pastırma
Pastırmaları da kendileri hazırlıyorlarmış ama marketlerde de satılıyor.Hem çiğ hem pişirilerek yeniyor.Bana çiğ yemek çok garip geldi bi de çok is kokusu vardı.Ben pişirilerek daha çok sevdim ama kesinlikle bizim pastırmalarımıza benzemiyor baharatsız çünkü.
Clementine
Mandalinanın küçük ve tatlısı imiş.Bence o da mandalina ama neyse:)
Palacinke
Bildiğimiz krepe nutella sürüp sıcak servis ediliyor ama çok satılan bi tatlı ve porsiyonu büyük gerçekten güzeldi.
Burek
Favorilerimden biri.Kendi elleriyle hazırladılar kıymalı,patatesli,peynirli çeşitleri var.Ha ri kaa!
Çevapi
Böyle bi tat yok.Her gün ye deseler hayır demem.Özellikle Başçarşı da yediğim çok güzeldi.Köfteleri pidenin arasına koyup soğanla servis ediyorlar isteğe göre yanına kaymak da koyuyorlar çok lezzetli yemeden dönmeyin.Burada genel olarak etler çok lezzetli ve ucuz zaten.Kahvaltıda bile et yeniyor.
Daha bahsedemediğim neler neler..Sağolsunlar her şeyden tatma fırsatım oldu.Babannesi demişti ki ''Aç kalmak yok burada.'' diye. Ki hobilerinden birisi yemek yemek olan benim için çok kıymetliydi bu cümle:)) Dışarda yemek çok ucuz Türkiye'ye göre Bosna'da.
TAVSİYELERİM
- Tur mu yoksa bir tanıdıkla mı derseniz ikisinin de eksi ve artıları var.Turla giderseniz az zamanda çok yer gezip daha fazla müze ziyareti yaparsınız.Ama oralı birine misafir olmak da kültürü tanımanıza vesile oluyor fakat rehbersiz,plansız oluyor bi şeyler.
- Alışveriş konusunda Türkiye'ye göre ucuz ama abartılacak kadar da değil.O yüzden çok para çevirtmenizi tavsiye etmem.
- Geziler için selfie çubuğu almanızı tavsiye ederim gerçekten çok işe yarıyor:)
- Yazın mı kışın mı gitmek gerek? Bence yazın.Ben kışın gittim şansımıza hava çok güzeldi ama yine de Travnik'e Srebrenitsa'ya gidemedik,yaşam tünelini göremedik hava şartlarından ötürü.Ama kışın da kayak için iyi oluyor.İyi karar vermek lazım.
Bunlar da en sevdiğim kareler:)
Samra'nın annesi ve babası
Son olarak her şey o kadar güzeldi ki her şey için Samra ve ailesine teşekkürü bir borç bilirim.Gitmek isteyenlere,gidip görüp gönlü orada kalıp tekrar gitmek isteyenlere bi daha nasip olur inşallah.
Bloğunu çok beğendim, hiç gezmemiştim, ellerine sağlık! Yazını da çok tatlı ve samimi buldum bi Bosna sevdalısı olarak ;) Kendim gezmiş kadar oldum, teşekkürler! (zeynep) ❤❤❤😊
YanıtlaSilAy çok teşekkürler efenim tam ihtiyacım olduğu anda o kadar mutlu etti ki bu yorum beni :) bir demet bahar papatyası benden sana 🌼
YanıtlaSilMayıs ayında Bosna Hersek'e gitmeyi planlıyoruz. Bilgilendirmelerinden bayağı faydalandığımı söyleyebilirim.
YanıtlaSilYaaaa yeni gördüm yorumunuzu :( umarım beğenmişsinizdir oraları gitiyseniz nasıldı geziniz merak ettim şimdi? :)
Sil